TERSYÜZ - AMY HARMON [KİTAP YORUMU]

《 》《 》《 》《 》《 》《 》《 》

Kitabın Adı: Tersyüz
Kitabın Yazarı: Amy Harmon
Orijinal Adı: Making Faces
Sayfa Sayısı: 376
Yayınevi: Yabancı
Basım Yılı: 2016
Goodreads Puanı: 4.38

《 》《 》《 》《 》《 》《 》《 》

Kitap Arkası:
"Tersyüz bize modern yaşamın unutturduğu duyguları hatırlatıyor. Güzellik sadece yüzeysel olabilir ama bu hikâye ta içinize işleyecek ve uzun süre aklınızdan çıkmayacak." 
-A Love Affair With Books -

"Zaman zaman sizi neye uğradığınızı şaşırtan bir kitap okursunuz. Bu kitap benim için tam olarak böyleydi. Bugüne kadar okuduğum en güçlü hikâyeydi ve bana inanın, çok çok fazla kitap okuyorum. " - Holly Kelly, Rising kitabının yazarı.-

"Hiçbir Çirkin, Ambrose kadar yakışıklı, hiçbir Güzel de Fern kadar naif olmamıştı! Tersyüz sizi toplum yargılarının ötesine götürerek, yaralı ve genç kalplerin bir attığı bu duygusal hikâyeyle içine çekecek." -Romancekolik-

"Tersyüz, sevginin, arkadaşlığın, kaybetmenin ve hayata dair ikinci bir şansın, duygusal, yürek burkan ama aynı zamanda içinizi ısıtacak, kolay kolay unutamayacağınız öyküsü." 
-Tuğçe'nin Kitaplığı-

Ambrose Young okulun en çekici çocuğu ve kasabanın yıldız güreşçisiydi. Uzun boylu ve yapılı bir vücudu, omuzlarına değen saçları ve yakıcı gözleriyle aşk romanlarının kapaklarını süsleyebilecek kadar yakışıklıydı. Fern Taylor bunun farkındaydı ve Ambrose Young'a âşıktı. Belki de bu kadar yakışıklı olduğu için Fern asla onunla birlikte olabileceğini düşünmemişti. Ta ki her şey tersyüz olana ve Ambrose'un eski yakışıklılığından eser kalmayana kadar… Tersyüz, beş genç adamın küçük bir kasabadan kalkıp savaşa gidişinin ve içlerinden sadece birinin geri dönüşünün hikâyesi... Hayatı, benliği, güzelliği kaybetmenin hikayesi... Bir kızın, yıkılmış bir çocuğa ve yaralı bir savaşçının, sıradan bir kıza olan aşkının hikâyesi... Kalp kırıklığının üstesinden gelen bir arkadaşlığın ve bilinen kalıpların dışına çıkan bir kahramanın hikayesi... Tersyüz, hepimizin içinde biraz iyiliğin biraz da kötülüğün olduğunu keşfettiğimiz modern çağın Güzel ve Çirkin'i...
(Tanıtım Bülteninden)

《 》《 》《 》《 》《 》《 》《 》

Of, of!
Bu kitabın adı bir yerde geçerse, aynen böyle, karşıdaki dağları efkarlandıracak bir nefes salardım galiba. Çünkü hissettiklerimi tanımlayacak bir kelime konduramıyorum, bırakın bir cümleyi...


Öncelikle sizi uyarmalıyım, bu kitap sadece arka tanıtım bülteninin yer verdiği aşktan ibaret değil. Bu kitabın sahip olduğu şey buruk bir aşktan, kas hastalığı olan bir çocuktan çok daha fazlası; müthiş diyalogların ve hayat değiştiren fikirlerin harmonisi gibi.
(V For Vandetta filmine gönderme yaptım ama gerçekten bir kitaptan daha fazlası var söz konusu olan.) 


Genel anlamda ana karakterler Fern, Ambrose ve Bailey şeklinde işlenmiş. Her şey Fern'in yakın arkadaşı Rita yerine Ambrose'la aşk mektubu yazışmalarıyla başlıyor.
Karakterlere değineyim şimdi yavaşça, bazı yerlerde de alıntı paylaşacağım.

Eğer onu bu kadar sevmeseydim bu kadar canım yanmazdı. Mutluluk yoksa üzüntü yoktur. Sevgi olmasaydı kaybı hissetmeyecektim. Bailey'i kalbimden söküp atmadan acımı yok edemezsin. Onu hiç tanımamış olmaktansa bu acıyı çekmeyi yeğlerim.

Fern, Bailey'nin deyimiyle ÇKS (Çirkin Kız Sendromu)'na tutulmuş; okulun yıldızı olan Ambrose Young'a aşık; diş telleri, kavanoz dibi gözlükleri ve dağınık kızıl saçlarıyla tam anlamıyla utangaç bir kız. Kızda kendimi görmem hikayeyle bütünleşmemi sağladı diyebilirim; Fern kendi yaşayamayacağı hayatı deneyimlemek için aşk romanları okumaya ve yazmaya sarmış bir kız. En büyük sırdaşı Bailey ve tek aşkı Ambrose. Şimdi gelelim Ambrose'a.

Anlamadığım çok şey var... Ama inanmamaktansa anlamamak daha iyi.

Ambrose Young, kelimenin tam anlamıyla ve -tekrar- Bailey'in deyimiyle bir Herkül. Fakat düşünceleri, hisleri diğer yaşıtlarından çok daha farklı. Sırf o yüzden güzel Rita'nın aslında mektuplardaki o saf aşık olmadığını öğrenince sinirden deliye dönüyor. Ve asıl yazanın Rita kadar güzel olmayan Fern olduğunu öğrenince kabul edemese de ondan hoşlanıyor. Kitap zaten genel anlamıyla güzellik-çirkinlik, kusurlu-kusursuz ikilemi üzerine kurulmuş.
11 Eylül 2001 zamanlarında liseden mezun olunca, Ambrose ve en yakın arkadaşları Paul, Jesse, Bean ve Grant orduya yazılıp Irak'a gidiyorlar.
Ve sadece Ambrose sağ olarak dönüyor.
Ama Ambrose'un gözünde bu pek sağ dönmek değil, hem fiziksel hem de manevi ciddi hasarlar var. Bunun çözümüyse biricik Fern'de. Ve Bailey, bu buhrandan kurtulmasına en çok yardım eden kişi.
Ve gelelim en büyük yarama.


Bailey... Anlatmak istediğim çok şey var fakat anlatacak kelimeleri bulamıyorum. Yine de deneyeceğim.
Bailey'in kas hastalığı var ve belli bir aşamasından sonra sadece parmaklarını oynatabiliyor. Tekerlekli sandalyeye mahkum ve on bir yaşından sonra yazı yazamayacak hale geliyor. Genelde bu hastalığa sahip insanlar yirmi bir yaşını zor görürken Bailey çok daha dirençli çıkıyor. Ve Rita'ya deli divane aşık.
Genel olarak onun hakkında özetleyebileceğim şeyler bunlar. Düşünce yapısı asıl anlatılması gereken şey, ama bunu yapmaya gücüm yetmez. Hastalığına başta üzülsem de onun bu olgunluğa sahip olmasının sebebi hastalığı. Kendisini ölüm fikrine gayet alıştırmış bir insan, hastalığını kabullenip bununla dalga geçebiliyor.
Hem cesaret anlamında, hem de karakter anlamında, gerçek hayatta tanışmak istediğim bir insan.


Genel anlamda kitaptaki her karaktere üzüldüm, onlarla güldüm ve onlarla bir macera yaşamışım gibi hissediyorum. Kitaba puanım zaten belli. Buruk bir mutlu sonla tamamlamış kurguyu yazar. Gerçekten beğendiğim, hayatın içinden temalarla işlenmiş bir temaydı.
Ambrose ve arkadaşları bambaşka bir olaydı zaten. Savaşın iyisi yok. Savaştan sonra yetim kalan çocuklar, evladını kaybeden aileler var. Ne amaçla olursa olsun savaşın herkesten götürdüğü şeyler var.

Kitap değeri çok fazla bilinmeyen bir hit değerinde. Bencil yanım bundan sayılı kişinin faydalanmasına seviniyor fakat çok daha fazla kişi okusun isterdim bu emeğin karşısında.


Unuttuğum çok şey vardır muhakkak, ama kitabı okumayı yeni bitirdim ve düşüncelerimi toparlayamıyorum. Şişmiş gözlerimle gündelik hayatıma geri dönmem lazım.


Puanım: 5


Kaichou Wa Maid-Sama! [Anime Yorumu]




《 》《 》《 》《 》《 》《 》《 》

Anime Adı: Kaichou Wa Maid-Sama!
Tür: Komedi, Romantizm, Okul, Shoujo
Bölüm Sayısı: 26+2 (Özel bölüm)
Yayın Tarihi: 02.04.2010 – 24.09.2010
Yönetmen: Sakurai Hiroaki
Firma / Stüdyo: J.C. Staff, Geneon Universal Entertainment, Hakusensha, Half H.P Studio, Sentai FilmworksL
Açılış: Saaya Mizuno – My Secret
KapanışHeidi – Yokan, Heidi – Loop
《 》《 》《 》《 》《 》《 》《 》
Konusu:
Animenin ana karakteri Ayuzawa Misaki, önceden erkek lisesi olan fakat son birkaç yıldır kız-erkek karma liseye dönen Seika Lisesi'nin öğrenci başkanıdır. Misaki'yi, annesini ve kardeşini çok yüklü bir miktarda borçla bırakıp terk eden babası yüzünden erkeklerin hepsinden nefret etmektedir. En büyük amacı erkek lisesine daha fazla kız öğrenci kazandırıp okulu eşit derecede karma bir okula dönüştürmek ve ailesine destek için çalıştığı işini tüm öğrencilerden saklamaktır. Fakat bir gün ana erkek karakterimiz Usui Takumi -tüm kızların aşık olup hepsini reddeden kişi- Misaki'yi çalışma üniforması içinde görür, Misaki bir hizmetçi kılığına girip Maid Latte adında bir kafede çalışmaktadır. Ve bütün olaylar böyle başlar.

《 》《 》《 》《 》《 》《 》《 》

Öncelikle uzun bir aradan sonra herkese merhaba! Bu sefer bir anime yorumuyla karşınızdayım. Galiba Japonya ile ilk etkileşimim değerini taşımakta bu arkadaş. Ve şunu kesinlikle söyleyebilirim ki ilk etkileşimim gerçekten iyi. Anime hastası bir arkadaşımın önerisiyle başladım ve hayran olduğumu söyleyebilirim. Anime her anlamda size bütünlüğü ve farklı duyguları tattırıyor doğrusu. Gerek erkek karaktere beslediğimiz hayranlık, gerekse kız karakterimizin erkek lisesindeki çoğu öğrenciyi pataklamasının komikliği, yer yer hüzünlü sahneler vardı. Kendinizden çok şey bulabileceğinizi düşündüm ben. Çünkü gerçekten hem çizimi oldukça modern ve güzel hem de işlenen aşk oldukça masum. Günümüzdekinin tam zıttı yani.

Öncelikle ana karakterimiz Ayuzawa Misaki'ye değinelim. Kendisiyle ilgili en sevdiğim şey okuldaki tavrıyla işteki tavrının yüz seksen derece zıt olması. Okuldaki karakterine hayran kaldıysam işteki karakterini de bir o kadar sevdim diyebilirim. Erkekleri güzelce dövmesi ve ölesiye korkutması o kadar hoşuma gitti ki. 😅 

Okul başkanı olmak için çok fazla çalışmış, deyim yerindeyse tırnaklarıyla kazıya kazıya gelmiş buralara bu sevimli kızımız. Genelde bir sorun olursa veya sevdikleri zor duruma düşerse yardım etmek için elinden geleni yapabilecek bir insan. O kadar derin fedakarlıkları vardı ki, Usui'nin yerinde ben de olsam ben de aşık olurdum.

Genel olarak animenin her bölümünde farklı bir konuya değinilmiş, her bölümde farklı bir sorunla karşılaşıyorlar ama tek bir ortak nokta var: Ayuzawa Misaki erkeklerden nefret ediyor.

Buna Usui Takumi de dahil.



Öğrencilerin gözünde saygın ve korkutucu bir yeri varken bunun hizmetçi kılığında hizmetçi gibi davrandığı işi tarafından sarsılmasını istemiyor. Ve her ne kadar başta anlayamasak da işini gerçekten seviyor.

Kısacası Misaki ile ilgili her şeyi sevdim. Usui'ye olan duygularını kabul etmemek için çırpınması da dahil buna.


Ve bir de Usui Takumi diye bir gerçek var ortada...


Usui ile ilgili her şeye aşık oldum. Yani yaptığı her hareketin o kadar mantıklı bir açıklaması var ki dehşete düşmeden edemiyorsunuz. Öyle de mükemmel bir insan.

İzlerken durmadan arkadaşıma ailesi ile ilgili sorular sordum, bunun olayı ne diye kızı sık boğaz ettim ama animede buna değinilmemiş. Değinilmişse de ben ayrıntıyı yakalayamadım. Bu bir mangadan -sanırım- çevrildiği için ucu açık bitmişti zaten. İkinci sezonu da yokmuş. O yüzden manga olarak devamında açıklanıyor mu yoksa sonsuza kadar sır mı emin değilim. Ailesinden uzakta tek başına yaşadığını biliyoruz belli başlı olarak. Ailevi problemleri var sanırım. Ve işin ilginç tarafı Usui'nin ağzından bir bölüme çooo...k ihtiyacım var. Sezon boyunca "Seni seviyorum." dedi, fakat nedenini çok merak ettim ben.


Yani kısaca işlenen aşka ve ana karakterlere aşık oldum ben. Bir de en sevdiğim diğer kısım var:
ÜÇ APTALLAR!


Dizinin ilk bölümünde gördüğümüz üçlüyle birkaç bölüm sonra gördüklerimizin arasında dağlar kadar fark var. Misaki ile aynı okula giden bu şapşallar, okul başkanının farklı yönünü keşfedince bir numaralı fan oluyorlar. Ve ben bu şapşallara da bayıldım. Tepkileri o kadar güzeldi ki... Gülmekten yarıldığım nokta kesinlikle onlardı. Onlar olmasa aşırı eksik kalırmış, ana karakter görünümlü yan karakterler bunlar.


Genel olarak toparlamam gerekirse bu mükemmel animeyle anime dünyasına giriş yaptığım için çok mutluyum. Vize dönemini sağ atlatıp bunların hepsini hunharca izlemek istiyorum. Puanımın aslında beş olması lazım ama sonunun hafiften ikinci sezon geliyor hissiyatı verip eli boş döndürmesi ve "Madem ikinci sezon yapmıyorsunuz, Usui'nin duygularını adam akıllı açıklayın ulan!" diye sinir krizlerine sokması yüzünden bir puan kırıyorum. Ama yine de izleyin.

ŞİDDETLE TAVSİYE EDİYORUM!

  
Puanım: 4






Kargalar Meclisi - Leigh Bardugo [Kitap Yorumu]


《 》《 》《 》《 》《 》《 》《 》

Kitabın Adı: Kargalar Meclisi
Kitabın Yazarı: Leigh Bardugo
Orijinal Adı: Six Of Crows
Seri Adı/Sayısı: Six Of Crows / Bilinmiyor
Seri Sırası: 1. Kitap
Sayfa Saysı: 528
Yayınevi: Novella Dinamik
Basım Yılı: 2016
Goodreads Puanı: 4.42
  
《 》《 》《 》《 》《 》《 》《 》

Kitap Arkası:
İntikam duygusuyla yanıp tutuşan bir mahkûm. 
Bahis düşkünü bir keskin nişancı 
Ayrıcalıklı hayatını geçmişte bırakan bir kaçak, 
Hayalet ismiyle tanınan bir casus 
Hayatta kalmak için sihir kullanan bir cellat 
Ve hepsini bir araya getiren kaçış uzmanı bir hırsız, 
6 Tehlikeli serseri 1 Imkânsiz görev. 
Bu ekip büyük bir felaketi önleyebilecek tek seçenek, tabii önce birbirlerini yok etmezlerse.

"Kargalar Meclisi, elinizden bırakmak istemeyeceğiniz, nadir bulunan kitaplardan. Bir çırpıda çevirdiğiniz sayfalarda karakterlerin sıradaki hamlelerini öğrenmek için sabırsızlanacaksınız."

Michael Dante DiMartino, "Avatar: Son Hava Bükücü" ile "Avatar: Korra Efsanesi" ortak yapımcılarında

"Mücadeleci. Uyumsuz. Eğlenceli. Büyülü bir macera sizi bekliyor."
-School Library Journal-

"Dahice kurgulanmış bu kitapta tehlikeyle yüzleşmeye hazır olun. Sayfaları heyecanla çevireceksiniz."
-The Bulletin of the Center for Children's Books-

"Tehlikeli hırsızlarla, görkemli bir dünyanın sayfalarında kaybolmanın tam vakti. Eğer dikkatli olmazsanız bu hırsızlar zamanınızı çalabilir."
-NY Times, Sunday Book Review-

"Yılın en çarpıcı romanı!"
-RT Book Reviews-

"Büyülü ve tehditkâr, güzel ve vahşi. Kargalar Meclisi merak uyandıran ve hızını hiç kesmeyen bir macera."
-Goodreads-

USA Today Bestseller'ı, New York Times 2015 En İyi Kitaplar Seçkisi
(Tanıtım Bülteninden)

《 》《 》《 》《 》《 》《 》《 》

Yorumum:

O. Neydi. Be.
Galiba bana bu kitabı anlatacak üç kelime seç deseler, bunları seçerdim. Üstümden bir tır geçmiş gibi hissediyorum çünkü. Bunun başka açıklaması olamaz. 



O kadar güzeldi ki... Kitabı ilk elime aldığımda iyi olacağını bekliyordum, beklentilerimi karşıladı da. Kitabın 300. sayfalarına geldiğimde, kitabı elimden bırakmak için kendimi fazlasıyla zorladım, çünkü kitap büyük bir hızla hayatımda okuduğum en iyi kurguya sahip roman tahtına tırmanıyordu. Fiziksel ve manevi olarak buna hazır olmadığımdan olsa gerek, kitabı hızla elimden bırakıp aklımı başıma toplamaya çalıştım. Sonuç ne mi?

En fazla 12 saat dayanabildim.

Kitabı elime alıp sonuna kadar nasıl okuduğumu bir ben bir Allah biliyor. En son bir kitabı böyle -her paragrafı ikişer üçer kere okuyarak- ne zaman okuduğumu hiç bilmiyorum.

Kitabı övmeye devam edersem buraya satırlar, hatta sayfalar dolusu methiyeler dizebilirim, fakat konuyu kaba taslak -biraz spoilerlı belki- anlatsam iyi olur.

Karakterleri tek tek tanıtacak olursak, hikayemiz genel olarak altı adet hasarlı insanın başından geçiyor. Evet, evet, hasarlı. Kitaptaki karakterleri çevrenizde görebileceğinizi sanmıyorum. Özellikle Kaz Brekker'ı.



Ah, Kaz Brekker. Kendisi benim ilk göz ağrım olan Fısıltı'nın Patch'ini tahtından indiren şahıs. O kadar hasarlı ve aynı zamanda o kadar zeki bir karakter ki, geçmişini öğrendiğimiz anda, onun sıradan olmadığını anlıyoruz. Bu işler için seçilmiş. 
Kaz Brekker'ı günümüzde olduğu kişi haline getiren çok önemli bir olay geçiyor başından küçükken. Ama tabi ki ben anlatmayacağım. Sizin de okuyup benim gibi kalbinizin kırılmasını, yazarın usta diliyle kendiniz o anı yaşıyormuşsunuz gibi hissetmenizi istiyorum. Yo, yo, canilik değil. (Öyle.)
Kaz Brekker, Döküntüler adlı çetenin patronunun sağ kolu. Döküntüler'i önceden bulunduğu ezik durumundan kurtaran kişi. Öyle bir nam salıyor ki yaşadıkları şehir-kasaba tarzı yerde, ona bir süre sonra Kirli Eller lakabı takılıyor. Bunda elinden hiç çıkarmadığı siyah eldivenlerinin de etkisi var tabi. Ve kendisiyle bütünleşen bir simgesi daha var; Karga başlı bastonu.



Aah, anlatmaya devam edersem bitiremem. Diğer karakterlere de geçmem gerek. Brekker hakkında bilmeniz gereken yegane şey her şeyinin mükemmel olduğu.



Inej Ghafa, tamamen hayran kaldığım kadın karakterimiz. Kendisi o kadar sessiz hareket ediyor ki, hemen arkanızda ip hoplasa ruhunuz duymaz. O yüzden kendisine Kaz Brekker tarafından Hayalet adı veriliyor. Kasabadaki herkes onu öyle biliyor. Kendisinin de gerçekten insanın yüreğini burkacak bir geçmişi var. Ve en önemlisi bizim Kaz'a vurgun.
Mükemmel bir bıçak kullanıcısı olduğunu söylemeyi az daha unutuyordum. Gerçekten hızlı ve efsane bir bıçak kullanıcısı.



Sonraki karakterimiz, Nina Zenik. Kendisi bir Grisha. Grisha'nın tam olarak ne olduğunu açıklamak gerekirse, özel yeteneklere sahip bir grup insan. Cellatlar ve Şifacılar'dan oluşan Corporalki'ler; Rüzgar, Ateş ve Dalgaların Hakimleri'nden oluşan Etheralki'ler; ve Fabrikatörler Sınıfı olarak adlandırılan, madde yönetimi yapabilen Materialki'ler. İsimlerinin kendilerini açıkladığını düşünüyorum. Nina da -tahmin edersiniz ki- başından geçen çok kötü olaylara sahip. Yaptığı kötü seçimler var, ama gerçekten sebeplerini duyunca kalbiniz yumuşayacak.

Matthias, Wylan ve Jesper bu altılı ekibin geri kalanları. Doğrusunu söylemek gerekirse hepsine aşık oldum. Yani bütün karakterlere. Tüm batıl inançlarına ve bağnaz düşünce yapısına rağmen Nina'ya aşık, kalıplarını yıkmaya çalışan Matthias'a; babasının kendisi üzerindeki katı tutumuna ve çektiği zorluklara, aşağılamalara rağmen cesaretinden ödün vermeyen Wylan'a; tüm kumar hastalığına ve bu uğurda sahip olduğu deli miktardaki borçlarına rağmen, arkadaşlarına fazlasıyla değer veren boş boğazlı Jesper'a...

Wylan

Kitabın genel hatları, kalemi fazlasıyla sağlamdı. Ayrıntılar ve düşünceler okura yavaş yavaş, alıştırıla alıştırıla verilmiş. (Jesper'ın kimliği hariç, tabi bunu söylemeyeceğim. :D) 

Bütün kahramanlarımızın bir araya toplanmasını sağlayan büyük miktarda para ödülü oluyor.  Bu paraya ulaşmaları içinse, Buz Sarayı'nın, inanılmaz önlemler alınmış hücresinden, Grisha'ları akıl almaz bir güce sahip kılan ilacı yapan Bo Yul-Bayur'u kaçırmaları gerekiyor. 

Bütün macera böyle başlıyor. Kitabın sayfalarını bir çeviriyorsunuz ki sormayın gitsin. Yazarın bundan önceki Grisha Üçlemesi'nde oluşturulan dünyada geçiyor olaylar. O üçlemeyi okumazsanız bu hikayede kopukluklar yaşamazsınız. Zira ben serinin sadece ilk kitabını iki yıl önce okumuştum ama hiç sıkıntı çekmedim.

Yas yok, cenaze yok.

Ve kitabın sonu... Of, gerçekten söyleyecek kelimelerim, sitem edecek cümlelerim kalmadı. 2. kitaba ihtiyacım var. HEMEN. Novella Dinamik ilk kitabı fazlasıyla hızlı bir şekilde çevirmişti. İkinci kitap için de aynısını umuyorum. Yoksa Amazon'dan İngilizce haliyle sipariş edeceğim. DAYANAMIYORUM.



Kitabın kapağı konusunda da, orijinal kapağa sadık kalınmış, ki ben orijinal kapağa geçen sene ilk çıktığında hayran kalmıştım. Novella Dinamik'e bu konuda teşekkürlerimi iletmek istiyorum. ^^ 

Nina x Matthias
Su dinler ve anlar. Buz affetmez.

Genel olarak kitaba puanım belli. Okuduğum en iyi distopya kitabı. Direkt en üste tırmandı. Kesinlikle okuyun. Pişman olmazsınız.


Karanlık Zihinler - Alexandra Bracken [Kitap Yorumu]


《 》《 》《 》《 》《 》《 》《 》

Kitabın Adı: Karanlık Zihinler
Kitabın Yazarı: Alexandra Bracken
Orijinal Adı: The Darkest Minds
Seri Adı/Sayısı: The Darkest Minds / 4 Kitap
Seri Sırası: 1. Kitap
Sayfa Saysı: 576
Yayınevi: Parodi
Basım Yılı: 2014
Goodreads Puanı: 4.28
  
《 》《 》《 》《 》《 》《 》《 》

Kitabın Arkası
Adım Ruby.
Hepinizden farklıyım.
Aklınızın derinliklerinde gezinebilir, 
anılarınızı hiç yaşamamışsınız gibi silebilirim.
Henüz on yaşındayken Thurmond'daki bu rehabilitasyon kampına gönderildim. Hem de kendi ailem tarafından...
Burada her adımımız izleniyor, nefes alış verişlerimiz bile.
Yalnız değilim.
Maviler... Yeşiller... Turuncular...
Sarılar ve Kırmızılar...
Karanlık Zihinler...
Ve yaşamak için saklanmak zorunda kalanlar
Ve kaçanlar... 

"Bu kitap, distopya okuyucuları için bir baş ucu kitabı olacaktır." 

- School Library Journal- 

"Bir solukta okuyacağınız KARANLIK ZİHİNLER'in sürükleyici anlatımı, kalbinizi durduracak bir finalle son buluyor. Öyle ki bu mükemmel üçlemenin ikinci kitabının çıkmasını her şeyden çok isteyeceksiniz." 

- Publishers Weekly-

《 》《 》《 》《 》《 》《 》《 》

Yorumum:

Öncelikle yorumum biraz spoiler içerebilir, ki ben kitap yorumlarında bayılırım spoiler yemeye, elimden geldiğince kısarak anlatmaya çalışacağım.

Kitabımızın ana karakteri Ruby. IANN adı verilen, genellikle 10 ila 13 yaş arası çocuklarda kendisini gösteren ve güçlü bünyesi olmayanları öldüren bir hastalığa sahip. Bu hastalık güçlü bünyesi olan çocuklara da farklı özellikler kazandırıyor. İnsanlar bunları renk renk sınıflandırıyorlar:


Telekinezi ile eşyaları kontrol edebilen Maviler.


Yüksek zekaya sahip Yeşiller.


Elektrik kontrolüne sahip Sarılar.


Ateş kontrolüne sahip Kırmızılar.


Ve Ruby'nin de içinde olduğu, zihin kontrolüne sahip Turuncular.

Ruby daha küçük bir kızken, 10 yaşındaydı yanlış hatırlamıyorsam, ailesi tarafından Psi adı verilen, bu özel çocuklarla ilgilenen özel güvenlik birimlerine teslim ediliyor. Tabi ailesine fazla kızmamak lazım, açıklaması bu kitapta mıydı tam olarak hatırlamıyorum (okuyalı üzerinden iki ay geçti :/), ama ailesinin isteyerek yaptığı bir şey değil aslında. Ruby bu olayı, götürüldüğü kamptaki yakın arkadaşının başına bir şey gelmesine sebep olduktan sonra, çok sonra fark ediyor. Ve tabi ki sonra kendini suçlamaya başlıyor.

Neyse konudan sapmayalım, Ruby bu kampta çocukların renklerine ayrıldığını ve sadece Mavi ve Yeşillerin rahat rahat dolanmaya hakkı olduğunu keşfedince, Turuncu olduğunu gizlemek için kendisiyle ilgilenen doktorun algısını değiştiriyor ve kendisinin bir Yeşil olduğuna ikna ediyor. Aradan altı yıl geçince bu kamptan kurtulmak için eline bir fırsat geçiyor ve o zaman kitabın büyüsü altına tam anlamıyla giriyorsunuz.



Ana erkek karakter Liam'a kelimenin tam anlamıyla, geri dönüşü olmayan ve çaresiz bir şekilde aşık olduğuma değinmeme gerek yok sanırım. Karakterlerin hepsi ince elenip sık dokunmuş aslında. Gerek bir Mavi olan Chubs, her ne kadar hayatımda tanıdığım en huzursuz insan olsa da kendince sebepleri var; gerekse bir Sarı olan, sessiz sakin Zu. Hepsini kendi evladım gibi sevdim bağrıma bastım. 




Sanırım hikayenin en mükemmel tarafı da gerçekten herkesin bulunduğu konumda olmaları ve hareketlerini açıklayan mantıklı bir sebepleri olmasıydı. Herkesi anlayabiliyor, herkesle empati kurabiliyorsunuz. Ruby'nin endişeleri o kadar içten ve samimi ki, onunla endişeleniyor, onun üzülüyorsunuz. Ona hak vermekten başka seçeneğiniz yokmuş gibi hissediyorsunuz.

Normalde okuduğum kitaplarda pek fazla sessiz sakin ana karakterle karşılaşmamıştım doğrusu. Kargalar Meclisi kitabındaki İnej ile birlikte bu iki oldu ve sakin karakterleri en az çetin ceviz ana kız karakterlerimiz kadar sevdim. Hatta daha da çok sevdiğim söylenebilir. :D




Kurguysa beklediğimden çok daha iyiydi. Konusu biraz karmaşık gelmişti bana ilk okuduğumda, kurgusunun da biraz karmaşıklıkta boğulmasını bekliyordum. Beni felaket ters köşe yaptı. O kadar akıcıydı ki, geriye dönüşlere geçişleri, Ruby'nin düşüncelerinde yapılan seyahat... Hepsine aşık oldum. Distopya türüne beni aşık eden kitaplardan bir tanesi budur sanırım. Kitapta sayfaları o kadar hızlı çeviriyorsunuz ki...

Kitabı bir günde okudum bitirdim. Zaten yukarıdaki övgümden anlamanız lazım. Sabah saatlerinde bir başladım, gece saat bir gibi bitmişti. Tuvalet ve yemek gibi özel, annemin çağırması gibi zorunlu ihtiyaçlar dışında kitabın başından kalkmadım, kalkamadım.

Genel olarak kurgu müthişti, kitap müthişti, hikaye müthişti. Kitabın sonu için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Yanlış anlamayın kitabın sonu da müthişti ama ben sadece insanın bağrına taş koyan, bir sonraki kitabı tırnaklarını kemire kemire bekleten kitap sonlarından nefret ediyorum.




Kitabın sonunda böyle kalmak ne demek bilir misiniz siz? 

Kitabın kapağınaysa ayrı bayıldım. Parodiye orijinal kapağı kullandığı için deli gibi teşekkür etmek istiyorum. Bir tanesin Parodi! ^^

Not: Kitabın filme çevrilmesi için hakları satın alınmış IMDB'nin sayfasına göre, ayrıca senaryo yazımı da daha yeni, bu sene tamamlanmış. Umarız en kısa sürede beyaz perdelerde görebiliriz filmi. ^^

[Aynı zamanda kısa bir bilgilendirme; Kitabın kapağındaki işaret aslında Latince bir harf olan "psi". Aynı zamanda, bu ayrıcalıklı çocuklara eziyet edip bir araya toplayan, devlet tarafından oluşturulmuş özel güvenlik biriminin de adı.]

Kitaba puanımın ne olduğunu anlamışsınızdır. Fazla söze gerek yok. İkinci kitabı da okudum ve en kısa zamanda yorumunu yazacağım. Takipte kalın! :D

Puanım:

Popular Posts